Yıkımın şiddeti artabilir, ikincil travma oluşabilir…
Kadın, yaşlı, engelli üzere istismar ve berbat muameleye uğrama riski yüksek kümeler ortasında yer alan çocukların istismardan korunmaları, toplumsal hizmet alanının en değerli hususları ortasında yer alıyor. İstismara uğrayan bir çocuğun biyo-psiko-sosyal yıkım riskleriyle karşı karşıya olduğunu tabir eden uzmanlar, bilhassa soruşturma ve kovuşturma basamaklarında medyada kullanılan lisana, çocuğun mahremiyetine ihtimam gösterilmesi gerektiğini vurguluyor. Aksi halde çocuk için yaşanan yıkımın şiddeti daha da artabiliyor, bu durum onlarda ikincil travmaların oluşmasına neden olabiliyor.
Üsküdar Üniversitesi Sıhhat Bilimleri Fakültesi Toplumsal Hizmet Kısım Lideri Prof. Dr. İsmail Barış, çocuk istismarı ve bu istismarın çocuğun geleceği üzerindeki tesirlerine ait değerlendirmelerde bulundu.
Cinsel içerikli tüm hareketler istismardır
Prof. Dr. İsmail Barış,bir yetişkinin kendi cinsel hazları için güç kullanarak, tehditle yahut ikna yoluyla bir çocukla cinsel yakınlık kurması yahut yakınlık kurmaya yönelik uğraşlarının çocuğa yönelik cinsel istismar kapsamında değerlendirildiğini söyledi. Prof. Dr. İsmail Barış, “Bu bağlamda bir yetişkinin bir çocuğa yönelik olarak cinsel hareket gerçekleşmese bile cinsel içerikli konuşmalar yapması, çocuğa cinsel içerikli sinema yahut görüntü izletmesi, teşhircilikte bulunması, çocuğun çıplak fotoğraflarını çekmesi üzere hareketleri cinsel istismardır.” dedi.
İstismar mağdurun hayatını olumsuz etkiliyor
Cinsel istismarın çocukların vücut ve ruh sıhhatlerini son derece olumsuz etkileyen ve toplumsal uyumlarına kast eden ağır bir cürüm olduğunu tabir eden Barış, “Cinsel istismar mağduru çocuklarda biyolojik, ruhsal ve toplumsal açıdan çok önemli meseleler ortaya çıkıyor. Bu durum birden fazla vakit istismar mağduru kişinim tüm hayatını olumsuz etkileyebiliyor. Bunun yanında çocukluk periyodunda yaşanan cinsel istismarın husus bağımlılığı, psikoz, duygudurum bozuklukları, içe kapanma, intihara teşebbüs, toplumsal fonksiyonellikle ilgili aksilikler üzere problemlere neden olabildiği biliniyor. Bu meselelerin çözülebilmesi için toplumsal hizmet mesleği, başka tıbbi ve ruhsal insani mesleklerle birlikte çalışmalar gerçekleştiriyor.” diye konuştu.
Çocuk istismarını önlemek toplumsal hizmetin en kıymetli mevzularından biridir
Prof. Dr. İsmail Barış, çocuk refahının toplumsal hizmet alanının en kıymetli bahislerinden birisi olduğunu belirterek “Çocuklara yönelik cinsel istismarı önlemek, ayrıyeten mağdur çocukların ruhsal sıhhatleri ve toplumsal ahenklerini tekrar kazanmaları, toplumsal hizmetin çocuklarla ilgili ana faaliyet alanlarından birisidir. Toplumsal hizmet alanındaki hakim ‘Çevresi içinde birey’ anlayışıyla çeşitli kamu kuruluşları, mahallî idareler ve sivil toplum kuruluşlarının katkısını alarak kişiyi etkileyen aksilikleri azaltmak yahut ortadan kaldırmak üzere yürütülen çok sayıda çalışma bulunmaktadır.” dedi.
Prof. Dr. İsmail Barış, toplumsal hizmet alanının hususla ilgili olarak mikro seviyede mağdur çocuk ve ailesine yönelik müdahalelerde bulunduğunu; mezzo seviyede bahisle ilgili kuruluş ve merkezlerle ortak tedbire, tespit ve müdahale çalışmaları yaptığını; makro seviyede ise istismarı önlemeye yönelik ulusal siyasetler geliştirilmesine katkı sağladığını tabir etti.
Mağdur çocuklara verilen hizmetler nitelik kazandı
Ülkemizde cinsel istismar mağduru çocuklara verilen hizmetlerin son yıllarda nitelik kazanmaya başladığını, bu bahiste toplumsal hizmet uzmanlarına da değerli misyonların düştüğünü kaydeden Prof. Dr. İsmail Barış, “Bugün ülkemizde cinsel istismar mağduru çocuklara yönelik isimli ve tıbbi birinci müdahale, Çocuk İzlem Merkezleri’nde (ÇİM) yapılmaktadır. 2012 yılından ülkemizin farklı kentlerinde hizmet veren ÇİM’lerde; doktor, psikolog ve toplumsal hizmet uzmanlarından oluşan takımlar, çocukları ruhsal ve fizikî manada örselemeden, mahremiyetlerini dikkate alarak gerekli müdahalelerde bulunmaktadır.” dedi.
Çocuklar riskli kümede bulunuyor
Prof. Dr. İsmail Barış, bayan, yaşlı, engelli üzere istismar ve makûs muameleye uğrama riski yüksek kümeler ortasında yer alan çocukların, istismar mağdurları olarak sık sık medya gündemine geldiğini hatırlattı. Prof. Dr. İsmail Barış, “Konuyla ilgili haberler, çocuk istismarının yeni ortaya çıkmış bir sorun olduğu yahut çocuk istismarına karşı kamu kuruluşları ve sivil toplumun sessiz kaldığı üzere kaygılara neden olabilmektedir. Lakin istismar mağduru çocuklarla çalışan uzmanların da deneyimlediği üzere çocuk istismarı, son devirde görünürlüğü artmış olmakla birlikte, her periyot var olmuş bir problemdir.” dedi.
Haberlerde dikkatli bir lisan kullanılmalıdır
Cinsel istismara uğrayan bir çocuğun biyo-psiko-sosyal yıkım riskleriyle karşı karşıya olduğunu söz eden Prof. Dr. İsmail Barış, “Soruşturma ve kovuşturma kademelerinde istismarın medyada veriliş hali, vakit zaman, çocuk için yaşanan yıkımın şiddetini arttıracak nitelikte olabilmektedir. Bu nedenle medya organlarının istismar haberlerinde kullandığı haber lisanı ve mağdurun özel bilgilerinin paylaşılmaması, olayla ilgili gereksiz detaylara haberlerde yer verilmemesi, çocukta ikincil travmaların oluşmasını engelleme konusunda kıymetlidir.” ikazında bulundu.
Kimliklerinin saklı kalması önemli
Prof. Dr. İsmail Barış, toplumsal hizmet meslek etiği açısından bakıldığında da bilhassa cinsel istismar üzere sarsıcı bir tecrübe yaşamış olan çocukların kimliklerinin zımnî kalması son derece değerli olduğunu söz ederek “Kuşkusuz bu zımnilik, çocuğun hem ruhsal hem toplumsal manada daha fazla ziyan görmesini engellemenin en temel kurallarındandır.” dedi.
Mağdur çocukların mahremiyetine itina gösterilmelidir
Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Hizmet Kısım Lideri Prof. Dr. İsmail Barış, kelamlarını şöyle tamamladı: “Medyanın da çocuklara ait bu çeşit haberler konusunda insan ve çocuk haklarını temel alan bir etik anlayışı benimsemesi; bilhassa mağdur çocukların mahremiyeti konusuna özel kıymet gösterilmesi elzemdir. Konvansiyonel ve yeni medyada çocuk istismarını içeren haberlerin yayınlanmasındaki birinci maksadın, çocuk istismarı konusunda toplumsal farkındalığı artırmak olması gerektiği açıktır.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
