Temel kurallar kolay: Kahvaltıda bir muz yiyin, akabinde bir bardak ılık su için ve akabinde istikrarlı bir öğlen ve akşam yemeğinin tadını çıkarın. Kahvaltılar daha fazla muzdan oluşmalıdır ve akşam 20.00’den sonra yemekten kaçınılması tavsiye edilir.

Diyet tıpkı vakitte sakin ve şuurlu bir yeme ortamını teşvik ederek gerilimi azaltmaya ve sindirimi düzgünleştirmeye yardımcı olur.

Muzda hangi vitaminlerin bulunduğunu biliyor musunuz?

Muz, sıhhat açısından birçok yarar sunan çok istikametli bir meyvedir. Bağışıklık sistemini ve metabolizmayı destekleyen başta C vitamini ve B6 vitamini olmak üzere temel vitaminlerin eksiksiz bir kaynağıdır. Muz ayrıyeten sindirime yardımcı olan ve tokluğu teşvik eden, porsiyon büyüklüğü denetimini kolaylaştıran ve çok yemeyi azaltan lif bakımından da zengindir. Ayrıyeten tatlı muhtaçlığını daha sağlıklı bir halde giderebilecek doğal şekerler sağlarlar.

Diyetin ana prensiplerinden biri, çok derecede kısıtlayıcı olmaması, uzun müddet sürdürülmesini kolaylaştırmasıdır. Porsiyon denetimini, farkındalığı ve istikrarlı beslenmeyi vurgular. Muz diyeti tek başına süratli kilo kaybına yol açmasa da, sürdürülebilir kilo idaresine yol açabilecek daha sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik eder. Lakin muz diyetinin herkese uyacak tek bir tahlil olmadığını unutmamak son derece kıymetlidir. Ferdî sonuçlar farklılık gösterebilir ve aktivite seviyesi, metabolizma ve genel beslenme kalitesi üzere faktörler sonuçların belirlenmesinde kıymetli bir rol oynar.

Özel sıhhat ve beslenme gereksinimlerinizi karşıladığından emin olmak için rastgele bir diyet planına başlamadan evvel bir sıhhat uzmanına yahut beslenme uzmanına danışmanız değerlidir.

Muz diyetine çeşitli besinlerin dahil edilmesi, onun besinsel yararlarını artırabilir. Muzları öbür meyveler, sebzeler, yağsız proteinler ve tam tahıllarla birleştirmek günlük besin gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olabilir. Gün boyunca su yahut bitki çayları içerek kâfi sıvı alımını sağlamak da kıymetlidir.

Muz diyeti, kilo denetimi ve gelişmiş beslenme için kolay ve potansiyel olarak tesirli bir yaklaşımdır. Her beslenme planında olduğu üzere ölçülü olmak ve kişisellik çok değerlidir ve diyetinizde kıymetli değişiklikler yapmadan evvel bir tıp uzmanına danışmanız önerilir.

Toplantıya Şimşek’in yanı sıra Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Horasis Lideri Frank-Jürgen Richter, Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Büyükşehir Belediye Lideri Fatma Şahin, STK başkanlaı ile çok sayıda iş insanı katıldı. Burada konuşan Şimşek, son periyotta Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımcı ilgisinin arttığını, yurt dışından sağlanan finansmanın milletlerarası rezervlere olumlu yansıdığını söyledi.

‘BU POTANSİYEL DEĞERLİ FIRSATLAR YARATMAKTADIR’

Şimşek, “Türkiye’nin yüzyıllık büyüme ortalaması yüzde 4,8, son 20 yıllık ortalaması yüzde 5,4 düzeyindedir. Fakat son periyotta büyümenin kompozisyonunda yine dengelenme gereksinimi oluşmuştur. Artan turizm gelirlerine karşın son devirde güçlü iç talep ve yüksek altın ithalatı cari süreçler açığını olumsuz etkilemiştir.

Yeniden dengelenme ve olağanlaşması beklenen altın ithalatı ile cari açıkta düzgünleşme gözlenecektir. Ayrıyeten doğal gaz ve petrol üretim potansiyelimiz önümüzdeki periyotta güç gereksinimimizin değerli bir kısmını karşılar hale gelecektir. Son devirde ülkemize yönelik yabancı yatırımcı ilgisi artmıştır. Yurt dışından sağlanan finansman memleketler arası rezervlere olumlu yansımıştır. Para ve maliye siyasetindeki uygulamalar önümüzdeki periyotta kapsamlı yapısal ıslahatlarla desteklenecektir. Türkiye; memleketler arası ticarete elverişli merkezi pozisyonu, büyük iç pazarı, genç ve dinamik nüfusu, nitelikli ve rekabetçi iş gücü, liberal yatırım ortamı ve tamamlanmış lojistik altyapısı ile yatırımcılar açısından epey cazip bir ülkedir. Türkiye’nin sahip olduğu bu potansiyel değerli fırsatlar yaratmaktadır” dedi.

‘KAMU MALİ İSTİKRARI İYİLEŞTİRİLMELİ’

Enflasyonla uğraşın en değerli öncelik olduğunu vurgulayan Şimşek, “Ticaret ortaklarımızın zayıf büyümesi, uzun mühlet yüksek düzeyde kalacak global faizler, artan güç fiyatları ile güçlü dolar karşılaştığımız global zorluklardır.

Enflasyon ile çaba en kıymetli, önceliktir. Dezenflasyon için sıkı para siyaseti ile seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları devreye alınmıştır. Sarsıntı harcamaları, bütçe istikrarında süreksiz bozulmaya yol açtı. Mali disiplinin tesis edilerek kamu mali istikrarının güzelleştirilmesi değerlidir. Mali disiplini yine sağlayacak gelir ve harcama siyasetleri uygulamaya alındı.

Program periyodu sonunda bütçe açığının yüzde 3 olan Maastricht Kriteri’nin altına gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Ülkemizin borçluluk düzeyi düşük olmakla birlikte kamu borçluluğunun düşük düzeyi, zelzele kaynaklı büyük bir harcamayı karşılayabilecek imkan oluşturmaktadır” diye konuştu.

Akdeniz Havzası’nın geleceğini kentler açısından ele alan “Akdeniz’de Tabiatla Birlikte Yaşamak” başlıklı memleketler arası aktiflik İzmir’de başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Planlama Ajansı (İZPA) ve Ege Belediyeler Birliği tarafından Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) düzenlenen aktiflikte 7 farklı ülkeden birçok akademisyen, kent yöneticisi ve uzman isim bir ortaya geldi.

“Felaketin sonuçlarını her yerde görüyoruz”
Etkinliğin açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediyesi Lider Danışmanı İtimat Eken, beşerler tarafından yaratılan felaketin sonuçlarını iklim krizi, yağmurların akışının değişmesi, toprağın rahmetinin eksilmesi, savaşlar, açlık ve yoksulluk halinde gördüklerini belirtti. Eken, “Bunların hepsi birbiriyle ilgili problemler. Hepsi, biriktirme hastalığımızın sonucu. Bu biriktirme hastalığının yarattığı sonuçlar yalnızca canlılar, ekosistem ve fakir ülkeler için değil. Varlıklı ülkelerin güçlü insanları da bu hastalıktan etkileniyor. Depresyon, mutsuzluk, hayal kuramama, yaşama sevincini yitirme, ailesine vakit ayıramama” dedi.

“Herkes farklı halde bunun bedelini ödüyor”
Herkesin farklı formda bunun bedelini ödediğini de söz eden İnanç Eken, “Bunu dönüştürmek zorundayız. Biriktirmenin odağı kentler. Madenler çimentoya dönüşüyor bina oluyor. Topraklar tarım alanına dönüşüyor, besin oluyor. Irmaklar suya dönüşüyor, şişeleniyor. Daima biriktiriyoruz. Lakin öteki canlılardan farklı olarak, bu biriktirmenin sonucunda başka bölgelere çöp, karbondioksit, savaş ve açlık veriyoruz. Büyük dönüşüm kentlerde olacak ki, bu biriktirme kültürü kentlerde değişecek ki gezegenin farklı yerlerinde güzelleşme gerçekleşsin. Dünyamız iyileşecekse, bunun başlangıcı dünyanın İzmir üzere metropolleri” diye konuştu.

“Biz çok şanslıyız”
Güven Eken kelamlarını şu tabirlerle tamamladı: “Biz çok şanslıyız zira İzmir’de bu vizyona sahip bir belediye lideri var. Bu türlü bir belediye lideri Akdeniz’e 50 yılda bir gelir. Az bir durum. Bu türlü bir sıkıntıyı şeklen değil, özü itibariyle anlamış bir belediye liderinin gelmesi ve yıllar içerisinde bir beton yığınına dönüşmüş kenti, yine tabiatla uyumlu bir hayat alanına, yuvaya dönüştürme vizyonu kurabilecek. Bunu kurabilen çok az belediye lideri var.”
“Çözüm kentlerden gelecek”
İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi Kent ve Bölge Planlama Kısım Lideri Prof. Dr. Koray Velibeyoğlu da aktiflikte, sunum yaptı. Yaşanan meselelere karşın tahlilin kentlerden geleceğine inandıklarını tabir eden Koray Velibeyoğlu, İzmir’in varoluş sebebinin Körfez olduğunu, denizle ömrü bir ortaya getirerek başlangıç noktasının buradan kurulması gerektiğine dikkat çekti.

Korunması gereken yerleri açıkladı
İzmir’de çeper alanlarda ise etkin müdafaa, geliştirme durumu almanın gerekliliğine değinen Velibeyoğlu, “Deltalar, sulak alanlar, tarım alanları, ormanlar… Bu alanları ise hayat dayanak sistemi olarak muhafazamız gerekiyor. Ağır yapılaşmış alanda boşluklar, koridorlar açmamız lazım. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan çalışmalar kıymetli. Sünger Kent çalışması, suyu toplayan, hasat eden bir fikir getirmesi açısından kıymetli.Meles Çayı da çok değerli bir yere sahip. Kentte 20 kilometrelik bi ralanı kapsıyor. Bu bölgeyi dönüştürebilmek demek, kentin geçmişinden bugününe yeşil dönüşüm için kıymetli bir adım atmış olmak demek. Expo 2026 da ayrıyeten değerli. Kapladığı alan ulusal koridorun kıymetli bir yerini içine alıyor. 107 hektarlık büyük bir sahayı içeriyor ve Expo ile y apılacak bu dönüşüm, dere koridorunun hayata geçirilmesi manasında kıymetli bir yeşil dönüşüm adımı” dedi.

Sorunlar ve tahlil teklifleri konuşulacak
Etkinliğin “Değişen Dünyada Akdeniz” bahisli birinci oturumunda çağın global krizi ve belirsizlikleri ele alındı. “Akdeniz’de Bölgesel Miras ve Ekoloji” başlıklı ikinci oturumda, bölgesel doğal ve kültürel mirasın öncülüğünde sürdürülebilir kalkınmanın taşıyıcısı olan ırmak havzaları, son oturum “İzmir ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nde ise bu maksatların yerelleştirilmesine dayalı yeni yönetişim planları pahalandırılacak.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sağlıkta yanlışsız tedavi ve öncü uygulamalar ile dikkat çeken Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesi, yeni doğan bebeklerde görülen dudak-damak yarığı anomalisi tedavisinde en çok tercih edilen sıhhat kuruluşlarından biri haline geldi. Türkiye’de yılda ortalama bin 500 bebeğin dudak-damak yarığı anomalisi ile dünyaya geldiğini söyleyen DEÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Serap Titiz Yurdakal, “Bu alanda ülkemizde kıymetli bir açığı kapamakta; yalnızca bölgemize değil, tüm Türkiye’den hastalara şifa olmaktayız” dedi.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Araştırma Uygulama Hastanesi, yeni doğan bebeklerde en sık görülen kraniyofasiyal anomalilerden biri olan dudak-damak yarığı tedavisinde en çok tercih edilen sıhhat kuruluşlarından biri haline geldi. Sıhhatte yanlışsız tedavi ve öncü uygulamalar ile yaşama köprü olmayı sürdüren Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, daha evvel damak yarığı anomalisi ve teneffüs sorunu nedeniyle boğazının delinmesi öngörülen 21 günlük Yusuf bebeği hayata bağlamayı başarmış; cerrahi müdahaleye gerek kalmadan yapılan operasyon kamuoyunda büyük ses getirmişti.

TEDAVİ YETİŞKİNLİĞE DEK SÜRÜYOR

Dudak-damak yarığı anomalisi ile ilgili açıklamalarda bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Kısmı Dr. Öğr. Üyesi Serap Titiz Yurdakal, Türkiye’de yılda ortalama bin 500 bebeğin bu hastalıkla dünyaya geldiğinin altını çizdi. Anomaliye sahip bireylerin bebeklik periyodundan başlayıp yetişkinliğe uzanan bir tedavi süreci geçirdiğini kaydeden Yurdakal, “Tedavinin en kıymetli etabı, yarık kaynaklı dokularda oluşan biçim bozukluğunun düzeltilmesidir. Üniversite hastanemiz, dudak-damak yarığı rahatsızlığında ailelerin en çok güvendiği ve tercih ettiği sıhhat kuruluşlarından biri haline geldi” dedi.

TÜM TÜRKİYE’DEN HASTA KABULÜ

Dokuz Eylül Üniversitesi Ortodonti Kliniği’nin rastgele bir anomalisi olan çocuklara tedavide öncelik tanıdığını kaydeden Yurdakal, “Dokuz Eylül Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi olarak, yeni kurulmuş olmamıza karşın bu alanda ülkemizde kıymetli bir açığı kapamakta; yalnızca bölgemize değil, tüm Türkiye’den hastalara şifa olmaktayız. Fakültemizde yeni doğan yarık dudak-damak anomalisine sahip bebeklerde cerrahi öncesi şekillendirme tedavisi ile birlikte, çocuk ve yetişkin hastalarda distraksiyon tedavisi ya da çene (ortognatik) cerrahisi de uygulanmaktadır. Yeni Doğan Ünitesi hocalarımızın takviyesi ile hastanemizde yahut öbür bir hastanede bu anomali ile doğan bebeklerimizin annelerini ise anne otelimizde ağırlamaktayız. Bu süreçte kendilerine meskende bebeğe uygulayacakları tedaviyi, beslenme eğitimini de öğretmekteyiz.” diye konuştu.

DOĞRU TEDAVİNİN ÖNEMİ

Dudak-damak yarığı anomalisinde hakikat tedavi yaklaşımının son derece değerli olduğunu vurgulayan Yurdakal, “Aslında bu mevzuda ülkemizde kıymetli bir açık bulunuyor. Çocuklarının farklı olarak doğduğu kanısıyla esasen hüzün yaşayan aileler, başvuracakları sıhhat kuruluşları konusunda da gerilim yaşıyor. Aileler, bu alanda tecrübeli, emniyetli bir hastaneye çocuklarını götürmek istiyor. DEÜ Diş Hekimliği ve Tıp Fakültelerinin multidisipliner iş birliği ile yarık dudak-damak başta olmak üzere; çene ve yüzü ilgilendiren pek çok doğuştan anomalinin tedavisinde yalnızca İzmir ve Ege Bölgesi değil, ülkemizde referans bir merkez olma gayesinde emin adımlarla ilerliyoruz. Alt yapımız itibariyle tüm bu hastalıklara sahip bireyleri tedavi edebilecek seviyedeyiz. Bu düzeye gelmemizde emekleri için Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Nükhet Hotar ve hastane idaremize teşekkür ediyorum” biçiminde konuştu.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

• Elektrikli araç satın alımlarını artıran tüketici trendlerini belirlemek için 8 ülkede 1.900 otomotiv tüketicisini kapsayan dünya genelinde bir araştırma gerçekleştirildi
• EMEA bölgesinde elektrikli araç satın alma tercihinde en değerli neden etraf şuuru olurken, Kuzey Amerika’daki tüketicilerin tercihinde yakıt tasarrufu büyük rol oynadı
• İlk kere elektrikli araç satın alanların %52’si, pandemi sürecinde yaptıkları aramalarda ulaştıkları bir markanın web sitesinde yer alan elektrikli araçların değerinin arttığı bilgisi satın alma kararlarını etkilediğini belirtti  
• Ek bir araştırma, araba satın almaya niyetlenenlerin %89’unun yaşanan çip krizinin farkında olduğunu ve bunun satın alma kararlarını etkilediğini ortaya koydu

 Dünya genelinde faaliyet gösteren Global Medya Platformu Teads, Kantar ile otomotiv dalında ortak yürüttüğü araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Dünya genelinde gerçekleştirilen araştırma, sadece birkaç markanın elektrikli araçlarla (EV) hali hazırda güçlü bir münasebete sahip olduğunu ve iştirakçilerin neredeyse yüzde 40’ının elektrikli araçların tüm avantajlarından haberdar olmadıklarını, bu nedenle hala eğitime gereksinim duyduklarını ortaya koydu.Tüketicilerle temas kurmak ve tüketicileri elektrikli araçlar konusunda daha fazla eğitmek, elektrikli araçların geleceği için büyük ehemmiyet taşıyor.Teads platformunda, yaşanan çip badiresinin tüketicilerin satın alımları üzerindeki tesirine yönelik olarak araba satın almayı planlayanlar ortasında yapılan ek anket çalışması, tedarik meselelerinin satın alma kararlarını önemli halde etkilediğini ortaya koydu. Önümüzdeki altı ay ve iki yıl içinde araba satın almayı planlayan tüketicilerin yüzde 89’u yaşanan çip meşakkatinden haberdar. Avrupa’daki kullanıcıların yüzde 31’i yaşanan çip ıstırabının araba satın alma planlarını etkileyeceğini belirtiyor. Yüzde 14’lük bir kesim ikinci el arabaya yöneleceğini, yüzde 9’luk bir kesim ise elinde araba mevcut olan markaları tercih edeceğini belirtiyor. İştirakçilerin yüzde 5’i araba satın alma planlarını erteleyeceğini belirtiyor. Başka taraftan tüketiciler daha fazla beklemeleri durumunda fiyatların azalacağını düşünüyor. Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 31’i, Avrupa’daki tüketicilerin yüzde 34’ü araba alım planlarını ertelemeleri durumunda daha uygun fiyata araba alacaklarını düşünüyor.  Tüketiciler satın alma seyahatlerinde dijitale daha fazla güveniyorOtomotiv markaları açısından reklam kelam konusu olduğunda geçmişten bugüne TV en baskın medya tercihi olmuştur. Lakin, Teads’in kısa mühlet evvel yaptığı araştırma, tüketicilerin satın alma seyahatlerinde giderek daha fazla dijitale güvendiğini gösteriyor. Elektrikli araç almak isteyenler ortasında bu oran daha da fazla. Elektrikli araç alanların yarısı tüm satın alma süreçlerini çevrimiçi ortam üzerinden yürütmeyi (yakıt harcamalarını düşürmek için elektrikli araç satın alanların yüzde 35’i) tercih ederken, yüzde 74’ü COVID sonrasında bu alışkanlıklarını devam ettirecek. Tüketici seyahatinde dijitalin kıymeti göz önüne alındığında, tüketicilerin çevrimiçi elektrikli araç seyahatlerini etkileyen çevrimiçi kanallara bakıldığında, haber sitelerinin toplumsal medyadan 1,6 kat daha tesirli olduğu ve tüketicilerin kısa, ilgili ve atlanabilir görüntülerden oluşan reklamlar görmek istedikleri en ilgi cazibeli noktalar ortasında yer alıyor.  Elektrikli araç satın almayı planlayan tüketicilerin yüzde 90’ı, genel manada araba satın almayı planlayanların yüzde 85’i çevrimiçi reklamlarla harekete geçtiğinden dijital reklamlar otomotiv pazarı açısından büyük ehemmiyet taşıyor. Teads’in araştırması, bir tüketicinin çevrimiçi bir araba reklamı gördükten sonra yaptığı en mümkün aksiyonun (yüzde 40) bir otomotiv markasının web sitesini ziyaret etmek olduğunu, yüzde 21’inin de reklamı tıkladığını gösteriyor.Markaların web siteleri de satın alma seyahatinde değerli bir temas noktası olarak öne çıkıyor. EMEA bölgesindeki elektrikli araç satın almayı planlayanların yüzde 49’u araştırmalarına markanın web sitesini ziyaret ederek başlıyor. Bayiye gidenlerin oranı sırf yüzde 28. Markaların web siteleri birebir vakitte en tesirli satın alma kararı kaynağı olarak öne çıkıyor. Elektrikli araç satın almayı planlayanların yüzde 80’i web sitelerinin kesin kararlarını etkilediğini belirtiyor. Elektrikli araçlarla ilgilenen kullanıcılar son teknolojilere çok daha ilgililerElektrikli araçlarla ilgilenenlere otomotivden sonra en kıymetli iki içerik çeşidi olan haber ve teknoloji kanalları dahil olmak üzere çeşitli bağlamlarla ulaşmak mümkün. Elektrikli araçlarla ilgilenen kullanıcılar (yüzde 76), standart fosil yakıtlı araba arayanlara (yüzde 56) kıyasla en son teknolojilere daha meraklı olduklarından elektrikli araç kampanyalarında teknolojiye yönelik kanallara daha yüksek oranda yer vermek büyük ehemmiyet taşıyor.Teads Insights International Lider Yardımcısı Ioanna Stagia, “Araştırmamız, husus araba satın alma olduğunda tüketicilerin etraf şuuruna sahip tavırlara yanlışsız kıymetli oranda kaydıklarını gösteriyor. Araştırmamızın net olarak ortaya koyduğu en değerli nokta ise çevrimiçi kanalların farkındalıktan satın almaya kadar uzanan tüketici seyahatini yönlendirmede giderek daha değerli hale geldiği. Araba üreticilerinin yaşadıkları güç vakitlerden başarıyı en üst seviyeye çıkarmaları için 2022 yılındaki kampanyalarını bu iki temel anlayış üzerine kurmaları ve planlamaları gerekiyor” diyor.Teads Global Kıdemli Bölüm Yöneticisi Henner Bloemer, “Marka prestiji elektrikli araç kullanıcıları açısından en kıymetli kilit noktalarından biri olduğundan markaların elektrikli araç profilini geliştirmek büyük değer taşıyor. Yeni rakiplerin girişiyle her geçen gün daha da gelişen bir pazarda büyümek için yerleşik markaların, yüzde 57’si elektrikli araç için daha fazla para ödemeye hazır son derece kârlı müşteriler için cazibelerini muhafazaları gerekiyor” diyor. Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı